6:34
|
11:33
|
[AZERBAIJANI] Vali Amr Muslimeen Ayatullah Ali Khamenei - HAJJ Message 2011
Ayetullah Uzma Seyyid Ali Hamaney\'in Hicri 1432 (2011) Yılı Hac Mesajı
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah\'ın salatı ve salamı yaratıkların efendisi...
Ayetullah Uzma Seyyid Ali Hamaney\'in Hicri 1432 (2011) Yılı Hac Mesajı
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah\'ın salatı ve salamı yaratıkların efendisi Muhammed Mustafa\'ya, onun pak Ehl-i Beyt\'ine ve seçkin ashabına olsun.
Hac baharı ilahi ihtişam, manevi güzellik ve sefasıyla ulaşmıştır. Müminlerin iştiyaklı gönülleri tevhit ve vahdet Ka\'besinin etrafına dönmekte; Mekke, Mina, Müzdelife ve Arafat \"İnsanların arasında Haccı ilan et…\" nidasına icabet ederek Gafur ve Kerim olan Allah\'ın misafirliği ile şereflenen mutlu insanların bir araya geldikleri menziller ve ilahi ayetlerin nurunun yayıldığı ve her kese güvenlik şemsiyesinin gerildiği hidayet odağı mübarek evler durumuna gelmişlerdir.
Kalbinizi zikir ve huşunun safa ve zemzeminde yıkayın. İç gözünüzü Hak Teala\'nın apaçık alametlerini görmek için açın, gerçek kulluğun nişanesi olan ihlas ve teslime yönelin. Teslimiyet ile İsmail\'ini kurbanlığa götüren o büyük babanın anısını defalarca gönlünüzde canlandırın ve bu yolla Yüce Allah\'ın, kendi muhabbetini kazanmak için önünüze açtığı yolu algılayın ve bu yolda adım atmayı imana dayanan azim ve niyete dönüştürün.
İbrahim\'in makamı o apaçık nişanelerden biridir. İbrahim\'in makamı bir yandan ihlas ve fedakarlık makamı, diğer yandan nefsani isteklere ve dönemin Nemrud\'une karşı çıkış makamıdır.
Bu iki unsur biz İslam ümmetinin kurtuluş yoludur. Bizden her birimizin İslam yolunda şecaat, azim ve kararlılığı, Hz. Adem\'den Hatem\'e kadar ilahi mesajlarının taşıyıcılarının insanlığa sundukları ve takipçilerine dünya ve ahiret mutluluğunu vaat ettikleri çağrılarına icabet ve onlara uymak sayılır.
Bu büyük hac toplantısında hacı adayları İslam dünyasının en önemli konu ve sorun-larıyla ilgilenmeleri gerekir. Günümüzde bu meselelerin başında bazı önemli İslam ülkelerinde cereyan eden İslami kıyam ve inkılaplar gelir. Geçen yılın hac merasimleri esnasında ve bu yıl İslam ümmetinin takdirini değiştirebilecek, maddi ve manevi ilerleme, izzete dayalı aydın bir geleceği müjdeleyen gelişmeler ve olaylar vuku buldu. Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da diktatörlerin ve bağımlı tağutların egemenliklerine son verilmiş ve diğer bazı ülkelerde de halkın kıyamı zalimlerin saraylarını yıkılmak eşiğine getirmiştir.
Ümmetimizin tarihinde açılan bu yeni faslın ortaya çıkardığı gerçekler bize hayat bahşeden derslerdir. Bu gerçekler, müslü-man milletlerin bütün muhasebelerinde dikkate alınmalıdır. Bunları şöyle sıralaya-biliriz:
Birincisi, günümüzde on yıllar boyunca yabancıların siyasi tasallutu altında yaşamış milletlerin içinden öz güvenle tehlike meydanına atılan, egemen güçlerle karşı koymaya çalışan ve var olan durumu değiştirmeye çalışan yeni bir genç nesil ortaya çıkmıştır.
İkincisi, laik yöneticilerin çaba ve tahakkümüne rağmen ve onların bu ülkelerdeki dine karşı açık ve gizli çabalarına rağmen İslam muhteşem ve apaçık bir güçle sahnededir, gönüllerin hidayetçisi olarak söz ve amelde milyonluk kitlelerin toplantılarına canlılık ve hayat veren bir pınar durumundadır. Ma\'zeneler, tekbirler ve İslami sloganlar bunu ifade eden gerçeklerdir. Tunus\'ta gerçekleşen son seçimler de bu iddiayı kanıtlayan kesin bir delildir. Hiç şüphesiz diğer ülkelerde de serbest seçimler gerçekleşecek olursa Tunus\'ta gerçekleşen sonuçtan farklı bir sonuç ortaya çıkmaz.
Üçüncüsü, bu yıldaki olaylar herkese gösterdi ki Aziz ve Kadir Allah milletlerin iradesinde öyle bir güç vermiştir ki hiçbir güç ona karşı koyacak bir güce sahip değildir.
Dördüncüsü, müstekbir devletler ve onların başında Amerika onlarca yıl boyunca türlü türlü siyası ve güvenlik oyunlarına başvurarak bölge ülkelerini kendi emirlerine boyun eğdirmiş, kendi zanlarınca iktisadı, kültürel ve siyasi sultaları için engelsiz bir ortam oluşturmuşlardı. Şimdi bu devletler milletlerin nefretlerinin hedefi durumundadırlar. Kesinlikle bilmemiz gere-kir ki bu inkılaplardan meydana gelen nizamlar asla önceki zillet dolu denklemlere boyun eğmeyecektir. Bu bölgenin siyasi coğrafyası milletlerin eliyle ve onların izzeti ve tam bir bağımsızlığı yönünde seyredecektir.
Beşincisi, Batı\'nın münafık ve aldatıcı yapısı, bu ülkelerin halkları nezdinde artık iyice bilinmektedir. Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da, Amerika ve Avrupa ellerinden geldiği kadar kendi maşalarını korumak için çalışmışlardır. Ancak milletlerin iradesi onların isteklerine üstün geldiğinde halkın yüzüne aldatıcı gülücükler sunmaya başladılar.
Son bir yılda gerçekleşen olaylarda meydana gelen ilahi açık alametler bu saydıklarımızdan daha fazladır. Tefekkür ehli için bu alametleri görmek zor değildir.
Ancak bütün bunlara rağmen bugün İslam ümmeti ve özellikle kıyam eden milletler iki temel unsura muhtaçtırlar.
1- Direnişi sürdürmek ve azimlerin gevşemesini önlemek:
Yüce Allah\'ın Kur\'an\'da Peygamber\'ine emri şöyledir: \"Artık sen ve seninle beraber bulunan ve tövbe etmiş olanlarla birlikte, nasıl emredildiyse öylece dos-doğru hareket et.\" (Hud: 112)
Yine Hz. Musa\'nın dilinden şöyle diyor:
\"Musa kavmine, \"Allah\'tan yardım dileyin ve sabredin. Kuşkusuz yeryüzü Allah\'ındır; onu kullarından dilediğine miras bırakır ve (güzel) son takvalı-larındır.\" dedi.\" (A\'raf: 128)
Kıyam etmiş milletler için bu dönemde takvanın somut örneği kendi mübarek hareketlerini sürdürmeleridir. Kendilerine iyi sonuç vaat edilen takvalıların taşımaları gereken en önemli takva unsuru da bundan ibarettir.
2- Uluslararası hilelere ve bu hareketlerden darbe alan güçlere karşı uyanıklık:
Düşmanlar boş durmazlar; bütün siyasi, güvenlik ve mali güçleriyle bu ülkelerde elden çıkan güç ve nüfuzlarını yeniden elde etmek için çalışırlar. Onların ellerindeki vesile aldatma ve tehditten ibarettir. Tecrübe göstermiştir ki elit kesim arasında onlara araç ve vesile olacak kimseler bulunurlar, bunlarda olan korku, ihtiras ve gaflet bilerek veya bilmeyerek düşmana hizmet etmelerine yol açar. Gençler, din alimleri ve aydınlar bu tür sapmaları dikkatle gözetlemelidirler.
En önemli tehlike bu ülkelerin yeni siyasi yapılarında küfür ve istikbar cephesinin müdahale etmesi ve etkili olmasıdır. Onlar bütün çabalarıyla yeni kurulan nizamların İslami ve halkçı bir yapıya sahip olmaması için çalışacaklardır. Bu ülkelerdeki samimi kimseler ve ülkelerinin izzet, onur ve ilerlemesine önem veren her kes yeni kurulacak nizamların tam manada İslami ve halkçı bir içeriğe sahip olması yolunda çaba göstermek durumundadırlar. Bu arada hazırlanacak anayasaların önemli bir konumu vardır. Milli birliliği korumanın yanı sıra, mezhebi, kabilevi ve dil farklılıklarını resmiyete tanımak gelecek-teki zaferlerin şartıdır.
Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da kıyam eden şecaatli halk, diğer uyanık ve mücadeleci milletler bilmelidirler ki onların Amerika\'nın ve diğer müstekbirlerin zulüm ve oyunlarından kurtulmaları dünyadaki güç dengesinin onların lehine değişmesine bağlıdır. Müslümanlar, sorunlarını ciddi bir anlamda emperyalistlere rağmen çözebil-meleri için kendilerini dünyadaki bir güç olacak düzeye ulaştırmalıdırlar. Bu da sadece İslam ülkelerinin gönül birliği ve işbirliği ile mümkün olabilir. Bu İmam Humeyni\'nin unutulmaz vasiyetidir. Amerika ve Nato habis ve diktatör Kazzafi\'yi bahane ederek aylarca Libya halkının başına ateş yağdırdılar. Kaddafi Libya milletinin şecaatli kıyamından önce onların yakın dostlarından sayılır onu bağırlarına basıyor ve onun aracılığı ile Libya\'nın servetini yağmalıyorlardı. Onu aldatmak için elini sıkıyor veya öpüyorlardı…
Halkın kıyamından sonra onu bahane ederek Libya\'nın bütün altyapısını tahrip ettiler. Hangi ülke halkın Nato tarafından katledilmesine ve Libya\'nın tahribine engel olabilirdi? Kan içen ve vahşi Batılı güçlerin diş ve pençeleri kırılmadıkça sürekli İslam ülkeleri için bu tür tehlikeler söz konusu olacaktır. Bundan kurtuluş ancak İslam dünyasının güç bloğu oluşmayla mümkün olur.
Bugün Batı, Amerika ve Siyonizm her zamankinden daha çok zayıflamışlardır. İktisadi sorunlar, Afganistan ve Irak\'ta birbirini izleyen yenilgiler, Amerika ve diğer Batı ülkelerinde her gün geçtikçe genişleyen köklü itirazlar, Filistin ve Lübnan halklarının fedakarca mücadeleleri, Yemen, Bahreyn ve Amerika\'nın nüfuzu altında olan ülkelerin halklarının kahra-manca kıyamları, İslam ümmetine ve özellikle yeni İnkılap etmiş ülkelere büyük müjdeleri içermektedir. İslam dünyasındaki mümin kardeş ve bacılar özellikle Mısır, Tunus ve Libya\'daki halklar, uluslararası İslam gücünü kurmak için bu fırsattan en güzel şekilde yararlanmalıdırlar. Aydın kesim ve bu hareketlerin öncüleri Yüce Allah\'a tevekkül etmeli; Onun yardım vadine güvenmelidirler ve İslam ümmeti için açılan bu yeni sayfayı kendi kalıcı çabalarıyla Allah\'ın rızasını kazanmak için bir vesile kılmalıdırlar.
Allah\'ın selamı salih kullarına olsun.
Seyyid Ali Hüseyni Hamaney
29 Zilkade 1432
More...
Description:
Ayetullah Uzma Seyyid Ali Hamaney\'in Hicri 1432 (2011) Yılı Hac Mesajı
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah\'ın salatı ve salamı yaratıkların efendisi Muhammed Mustafa\'ya, onun pak Ehl-i Beyt\'ine ve seçkin ashabına olsun.
Hac baharı ilahi ihtişam, manevi güzellik ve sefasıyla ulaşmıştır. Müminlerin iştiyaklı gönülleri tevhit ve vahdet Ka\'besinin etrafına dönmekte; Mekke, Mina, Müzdelife ve Arafat \"İnsanların arasında Haccı ilan et…\" nidasına icabet ederek Gafur ve Kerim olan Allah\'ın misafirliği ile şereflenen mutlu insanların bir araya geldikleri menziller ve ilahi ayetlerin nurunun yayıldığı ve her kese güvenlik şemsiyesinin gerildiği hidayet odağı mübarek evler durumuna gelmişlerdir.
Kalbinizi zikir ve huşunun safa ve zemzeminde yıkayın. İç gözünüzü Hak Teala\'nın apaçık alametlerini görmek için açın, gerçek kulluğun nişanesi olan ihlas ve teslime yönelin. Teslimiyet ile İsmail\'ini kurbanlığa götüren o büyük babanın anısını defalarca gönlünüzde canlandırın ve bu yolla Yüce Allah\'ın, kendi muhabbetini kazanmak için önünüze açtığı yolu algılayın ve bu yolda adım atmayı imana dayanan azim ve niyete dönüştürün.
İbrahim\'in makamı o apaçık nişanelerden biridir. İbrahim\'in makamı bir yandan ihlas ve fedakarlık makamı, diğer yandan nefsani isteklere ve dönemin Nemrud\'une karşı çıkış makamıdır.
Bu iki unsur biz İslam ümmetinin kurtuluş yoludur. Bizden her birimizin İslam yolunda şecaat, azim ve kararlılığı, Hz. Adem\'den Hatem\'e kadar ilahi mesajlarının taşıyıcılarının insanlığa sundukları ve takipçilerine dünya ve ahiret mutluluğunu vaat ettikleri çağrılarına icabet ve onlara uymak sayılır.
Bu büyük hac toplantısında hacı adayları İslam dünyasının en önemli konu ve sorun-larıyla ilgilenmeleri gerekir. Günümüzde bu meselelerin başında bazı önemli İslam ülkelerinde cereyan eden İslami kıyam ve inkılaplar gelir. Geçen yılın hac merasimleri esnasında ve bu yıl İslam ümmetinin takdirini değiştirebilecek, maddi ve manevi ilerleme, izzete dayalı aydın bir geleceği müjdeleyen gelişmeler ve olaylar vuku buldu. Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da diktatörlerin ve bağımlı tağutların egemenliklerine son verilmiş ve diğer bazı ülkelerde de halkın kıyamı zalimlerin saraylarını yıkılmak eşiğine getirmiştir.
Ümmetimizin tarihinde açılan bu yeni faslın ortaya çıkardığı gerçekler bize hayat bahşeden derslerdir. Bu gerçekler, müslü-man milletlerin bütün muhasebelerinde dikkate alınmalıdır. Bunları şöyle sıralaya-biliriz:
Birincisi, günümüzde on yıllar boyunca yabancıların siyasi tasallutu altında yaşamış milletlerin içinden öz güvenle tehlike meydanına atılan, egemen güçlerle karşı koymaya çalışan ve var olan durumu değiştirmeye çalışan yeni bir genç nesil ortaya çıkmıştır.
İkincisi, laik yöneticilerin çaba ve tahakkümüne rağmen ve onların bu ülkelerdeki dine karşı açık ve gizli çabalarına rağmen İslam muhteşem ve apaçık bir güçle sahnededir, gönüllerin hidayetçisi olarak söz ve amelde milyonluk kitlelerin toplantılarına canlılık ve hayat veren bir pınar durumundadır. Ma\'zeneler, tekbirler ve İslami sloganlar bunu ifade eden gerçeklerdir. Tunus\'ta gerçekleşen son seçimler de bu iddiayı kanıtlayan kesin bir delildir. Hiç şüphesiz diğer ülkelerde de serbest seçimler gerçekleşecek olursa Tunus\'ta gerçekleşen sonuçtan farklı bir sonuç ortaya çıkmaz.
Üçüncüsü, bu yıldaki olaylar herkese gösterdi ki Aziz ve Kadir Allah milletlerin iradesinde öyle bir güç vermiştir ki hiçbir güç ona karşı koyacak bir güce sahip değildir.
Dördüncüsü, müstekbir devletler ve onların başında Amerika onlarca yıl boyunca türlü türlü siyası ve güvenlik oyunlarına başvurarak bölge ülkelerini kendi emirlerine boyun eğdirmiş, kendi zanlarınca iktisadı, kültürel ve siyasi sultaları için engelsiz bir ortam oluşturmuşlardı. Şimdi bu devletler milletlerin nefretlerinin hedefi durumundadırlar. Kesinlikle bilmemiz gere-kir ki bu inkılaplardan meydana gelen nizamlar asla önceki zillet dolu denklemlere boyun eğmeyecektir. Bu bölgenin siyasi coğrafyası milletlerin eliyle ve onların izzeti ve tam bir bağımsızlığı yönünde seyredecektir.
Beşincisi, Batı\'nın münafık ve aldatıcı yapısı, bu ülkelerin halkları nezdinde artık iyice bilinmektedir. Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da, Amerika ve Avrupa ellerinden geldiği kadar kendi maşalarını korumak için çalışmışlardır. Ancak milletlerin iradesi onların isteklerine üstün geldiğinde halkın yüzüne aldatıcı gülücükler sunmaya başladılar.
Son bir yılda gerçekleşen olaylarda meydana gelen ilahi açık alametler bu saydıklarımızdan daha fazladır. Tefekkür ehli için bu alametleri görmek zor değildir.
Ancak bütün bunlara rağmen bugün İslam ümmeti ve özellikle kıyam eden milletler iki temel unsura muhtaçtırlar.
1- Direnişi sürdürmek ve azimlerin gevşemesini önlemek:
Yüce Allah\'ın Kur\'an\'da Peygamber\'ine emri şöyledir: \"Artık sen ve seninle beraber bulunan ve tövbe etmiş olanlarla birlikte, nasıl emredildiyse öylece dos-doğru hareket et.\" (Hud: 112)
Yine Hz. Musa\'nın dilinden şöyle diyor:
\"Musa kavmine, \"Allah\'tan yardım dileyin ve sabredin. Kuşkusuz yeryüzü Allah\'ındır; onu kullarından dilediğine miras bırakır ve (güzel) son takvalı-larındır.\" dedi.\" (A\'raf: 128)
Kıyam etmiş milletler için bu dönemde takvanın somut örneği kendi mübarek hareketlerini sürdürmeleridir. Kendilerine iyi sonuç vaat edilen takvalıların taşımaları gereken en önemli takva unsuru da bundan ibarettir.
2- Uluslararası hilelere ve bu hareketlerden darbe alan güçlere karşı uyanıklık:
Düşmanlar boş durmazlar; bütün siyasi, güvenlik ve mali güçleriyle bu ülkelerde elden çıkan güç ve nüfuzlarını yeniden elde etmek için çalışırlar. Onların ellerindeki vesile aldatma ve tehditten ibarettir. Tecrübe göstermiştir ki elit kesim arasında onlara araç ve vesile olacak kimseler bulunurlar, bunlarda olan korku, ihtiras ve gaflet bilerek veya bilmeyerek düşmana hizmet etmelerine yol açar. Gençler, din alimleri ve aydınlar bu tür sapmaları dikkatle gözetlemelidirler.
En önemli tehlike bu ülkelerin yeni siyasi yapılarında küfür ve istikbar cephesinin müdahale etmesi ve etkili olmasıdır. Onlar bütün çabalarıyla yeni kurulan nizamların İslami ve halkçı bir yapıya sahip olmaması için çalışacaklardır. Bu ülkelerdeki samimi kimseler ve ülkelerinin izzet, onur ve ilerlemesine önem veren her kes yeni kurulacak nizamların tam manada İslami ve halkçı bir içeriğe sahip olması yolunda çaba göstermek durumundadırlar. Bu arada hazırlanacak anayasaların önemli bir konumu vardır. Milli birliliği korumanın yanı sıra, mezhebi, kabilevi ve dil farklılıklarını resmiyete tanımak gelecek-teki zaferlerin şartıdır.
Mısır\'da, Tunus\'ta ve Libya\'da kıyam eden şecaatli halk, diğer uyanık ve mücadeleci milletler bilmelidirler ki onların Amerika\'nın ve diğer müstekbirlerin zulüm ve oyunlarından kurtulmaları dünyadaki güç dengesinin onların lehine değişmesine bağlıdır. Müslümanlar, sorunlarını ciddi bir anlamda emperyalistlere rağmen çözebil-meleri için kendilerini dünyadaki bir güç olacak düzeye ulaştırmalıdırlar. Bu da sadece İslam ülkelerinin gönül birliği ve işbirliği ile mümkün olabilir. Bu İmam Humeyni\'nin unutulmaz vasiyetidir. Amerika ve Nato habis ve diktatör Kazzafi\'yi bahane ederek aylarca Libya halkının başına ateş yağdırdılar. Kaddafi Libya milletinin şecaatli kıyamından önce onların yakın dostlarından sayılır onu bağırlarına basıyor ve onun aracılığı ile Libya\'nın servetini yağmalıyorlardı. Onu aldatmak için elini sıkıyor veya öpüyorlardı…
Halkın kıyamından sonra onu bahane ederek Libya\'nın bütün altyapısını tahrip ettiler. Hangi ülke halkın Nato tarafından katledilmesine ve Libya\'nın tahribine engel olabilirdi? Kan içen ve vahşi Batılı güçlerin diş ve pençeleri kırılmadıkça sürekli İslam ülkeleri için bu tür tehlikeler söz konusu olacaktır. Bundan kurtuluş ancak İslam dünyasının güç bloğu oluşmayla mümkün olur.
Bugün Batı, Amerika ve Siyonizm her zamankinden daha çok zayıflamışlardır. İktisadi sorunlar, Afganistan ve Irak\'ta birbirini izleyen yenilgiler, Amerika ve diğer Batı ülkelerinde her gün geçtikçe genişleyen köklü itirazlar, Filistin ve Lübnan halklarının fedakarca mücadeleleri, Yemen, Bahreyn ve Amerika\'nın nüfuzu altında olan ülkelerin halklarının kahra-manca kıyamları, İslam ümmetine ve özellikle yeni İnkılap etmiş ülkelere büyük müjdeleri içermektedir. İslam dünyasındaki mümin kardeş ve bacılar özellikle Mısır, Tunus ve Libya\'daki halklar, uluslararası İslam gücünü kurmak için bu fırsattan en güzel şekilde yararlanmalıdırlar. Aydın kesim ve bu hareketlerin öncüleri Yüce Allah\'a tevekkül etmeli; Onun yardım vadine güvenmelidirler ve İslam ümmeti için açılan bu yeni sayfayı kendi kalıcı çabalarıyla Allah\'ın rızasını kazanmak için bir vesile kılmalıdırlar.
Allah\'ın selamı salih kullarına olsun.
Seyyid Ali Hüseyni Hamaney
29 Zilkade 1432
2:39
|
İmam Humeynî (rh. a.) ile Paris\'te Noel - Farsi Sub Turkish
Irak\'tan sınırdışı edildikten sonra Fransa\'ya sürgüne gönderilen İmam Humeynî, başkent Paris\'in yakınındaki Neauphle -- le -- Château kasabasına yerleşir.
O sırada İran\'da...
Irak\'tan sınırdışı edildikten sonra Fransa\'ya sürgüne gönderilen İmam Humeynî, başkent Paris\'in yakınındaki Neauphle -- le -- Château kasabasına yerleşir.
O sırada İran\'da kitleler milyonlar halinde Şâhlık rejimine karşı ayaklanmış, başta başkent Tahran olmak üzere İran\'ın tüm şehirlerinde büyük katılımlı gösteriler düzenlenmektedir. Devrim hareketinin lideri İmam Humeynî\'nin mecburî iskana tabi tutulduğu Paris yakınlarındaki Neauphle -- le -- Château kasabası ise, İmam\'a gelen ziyaretçiler, dünyanın dört bir yanından meraklılar ve gazeteciler ile televizyonculardan dolayı oldukça kalabalık ve gürültülüdür.
İmam Humeyni ile ilgili olarak, komşusu olan Louis adındaki Fransız bir genç bakın neler anlatmaktadır:
\"Bir gün babam eve geldiğinde öfkeli bir vaziyette ceketini çıkardı ve koltuğa yaslanarak şöyle dedi: \'Bu yıl şansım hiç de iyi gitmedi. Bir yandan firmanın iflası ve öte yandan kasabamızın kalabalık hali.\'
Annem de bunun üzerine, \'Merak etmeyin, Ayetullâh Humeyni\'nin birkaç güne kadar İran\'a döneceği söyleniyor. Şâh devrildi devrilecek. O zaman buralar sakinleşir\' dedi.
Annemle babamın bu konuşmalarından sonra, komşumuz olan o ruhanî adamı daha çok merak ettim, İran\'ın dînî liderini görmeye karar verdim. Dışarı çıkıp O\'nun oturduğu evin yanına gittim. Gazetecilerle birlikte bahçe kapısının açılmasını bekledim. Sonra açıldı ve onlarla birlikte ben de içeri girdim.
Yaşlı bir dîn adamı, ağırbaşlı ve sakin halde oturmuş, konuşuyordu. Heybeti, kendini Allâh yoluna adamış büyük insanları andırıyordu. Bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım.
Büyük bir hayret içinde eve döndüm ve babama, \'Hz. Mesih gibi birini görmek ister misin?\' diye sordum ve \'Eğer sen de İmam Humeynî\'yi görecek olsan, benim taşıdığım duygunun aynısını taşırsın\' dedim.
Babam beni ciddîye almadı; alaylı bir gülümsemeyle, \'Ne fark eder? O da nihayetinde diğer papazlar gibidir işte\' dedi. Fakat sonunda babamı ikna ettim ve ertesi gün ikimiz birlikte Ayetullâh Humeynî\'yi ziyarete gittik.
O\'nun zaman konusundaki titizliği ilginçti ve dikkatlerimizden kaçmamıştı. Tam zamanında geldi. Herkes O\'na saygı göstermek için ayağa kalktı ve O da konuşmaya başladı. Biraz sonra babamın yüzüne baktım; can-ı gönülden dinliyordu. Gözleri parlıyordu babamın ve artık öfkeli değildi.
Birkaç gün sonra Hz. İsa\'nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece birarada oturmuş, Noel\'i kutluyorduk. Aniden kapı çalındı. Babam kapıya doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu. Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve \'Bunlar, Ayetullâh Humeynî\'den küçük bir hediye. Hz. İsa (as)\'nın doğum yıldönümü münasebetinden dolayı tebrîklerini iletmek istediler ve kasabada bulunuşundan dolayı sizleri rahatsız edebileceğini düşündüğü için, sizlerden özür dilemek istediler\' dedi.
Babam şaşkınlıktan sapsarı olmuştu; hiç konuşmadan odasına çekildi. Sanki içinde birşey kırılmış gibiydi, gözleri yaşla doldu. Babam bu denli şefkat ve sevgiye şaşırmıştı.
Bir gün önceki sinirli ve rûhsuz adam, babam, duygu yüklü bir insan olmuş ve çocuk gibi ağlıyordu.\"
O günlerde İmam Humeynî\'nin yanında bulunan Müslümanlar ise şunları anlatmaktadırlar:
\"İmam Paris\'te iken Hz. İsa (as)\'nın doğum gününde bizlere şöyle buyurdu: \'Komşular bu gelgitten ve kalabalıktan rahatsız oldular; en iyisi onlara birer hediye alıp gönderin ve benden taraf da özür dileyin.\'
Arkadaşlar birkaç kutu çikolata alıp geldiler. İmam ne aldıklarını sordu, onlar da kutuları gösterdiler. İmam dedi ki, \'Avrupalılar gülü çok severler. Bu yüzden birkaç tane gül gönderin.\'
Noel gecesi Paris\'teki bütün komşulara gül ve hediye dağıttık. Ertesi sabah sokağımız gazeteciler ve halkla dolmuştu. Ben arkadaşlarımdan birine neler olduğunu sordum, \'Gazeteciler dün gece gönderilen güller ve hediyeler hakkında ropörtaj yapmak için gelmişler\' dedi.
İmam\'la röportaj yaptılar ve İmam, Hz. İsa (as) hakkında bazı noktalara değindi. Gazeteciler ve orada bulunan halk o kadar etkilenmişti ki İmam\'ın anlattıklarından.
İmam\'ın bu davranışının (Noel gecesi bütün komşulara gül ve hediye dağıtmasının) teblîğ yönü bundan önceki ropörtajlarla kıyaslanamayacak kadar çoktu. Diyebilirim ki, Avrupalılar\'a İslam\'ın mesajını anlatabilme yönünde İmam\'ın en etkileyici ropörtajı bu ropörtaj olmuştu.\"
More...
Description:
Irak\'tan sınırdışı edildikten sonra Fransa\'ya sürgüne gönderilen İmam Humeynî, başkent Paris\'in yakınındaki Neauphle -- le -- Château kasabasına yerleşir.
O sırada İran\'da kitleler milyonlar halinde Şâhlık rejimine karşı ayaklanmış, başta başkent Tahran olmak üzere İran\'ın tüm şehirlerinde büyük katılımlı gösteriler düzenlenmektedir. Devrim hareketinin lideri İmam Humeynî\'nin mecburî iskana tabi tutulduğu Paris yakınlarındaki Neauphle -- le -- Château kasabası ise, İmam\'a gelen ziyaretçiler, dünyanın dört bir yanından meraklılar ve gazeteciler ile televizyonculardan dolayı oldukça kalabalık ve gürültülüdür.
İmam Humeyni ile ilgili olarak, komşusu olan Louis adındaki Fransız bir genç bakın neler anlatmaktadır:
\"Bir gün babam eve geldiğinde öfkeli bir vaziyette ceketini çıkardı ve koltuğa yaslanarak şöyle dedi: \'Bu yıl şansım hiç de iyi gitmedi. Bir yandan firmanın iflası ve öte yandan kasabamızın kalabalık hali.\'
Annem de bunun üzerine, \'Merak etmeyin, Ayetullâh Humeyni\'nin birkaç güne kadar İran\'a döneceği söyleniyor. Şâh devrildi devrilecek. O zaman buralar sakinleşir\' dedi.
Annemle babamın bu konuşmalarından sonra, komşumuz olan o ruhanî adamı daha çok merak ettim, İran\'ın dînî liderini görmeye karar verdim. Dışarı çıkıp O\'nun oturduğu evin yanına gittim. Gazetecilerle birlikte bahçe kapısının açılmasını bekledim. Sonra açıldı ve onlarla birlikte ben de içeri girdim.
Yaşlı bir dîn adamı, ağırbaşlı ve sakin halde oturmuş, konuşuyordu. Heybeti, kendini Allâh yoluna adamış büyük insanları andırıyordu. Bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım.
Büyük bir hayret içinde eve döndüm ve babama, \'Hz. Mesih gibi birini görmek ister misin?\' diye sordum ve \'Eğer sen de İmam Humeynî\'yi görecek olsan, benim taşıdığım duygunun aynısını taşırsın\' dedim.
Babam beni ciddîye almadı; alaylı bir gülümsemeyle, \'Ne fark eder? O da nihayetinde diğer papazlar gibidir işte\' dedi. Fakat sonunda babamı ikna ettim ve ertesi gün ikimiz birlikte Ayetullâh Humeynî\'yi ziyarete gittik.
O\'nun zaman konusundaki titizliği ilginçti ve dikkatlerimizden kaçmamıştı. Tam zamanında geldi. Herkes O\'na saygı göstermek için ayağa kalktı ve O da konuşmaya başladı. Biraz sonra babamın yüzüne baktım; can-ı gönülden dinliyordu. Gözleri parlıyordu babamın ve artık öfkeli değildi.
Birkaç gün sonra Hz. İsa\'nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece birarada oturmuş, Noel\'i kutluyorduk. Aniden kapı çalındı. Babam kapıya doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu. Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve \'Bunlar, Ayetullâh Humeynî\'den küçük bir hediye. Hz. İsa (as)\'nın doğum yıldönümü münasebetinden dolayı tebrîklerini iletmek istediler ve kasabada bulunuşundan dolayı sizleri rahatsız edebileceğini düşündüğü için, sizlerden özür dilemek istediler\' dedi.
Babam şaşkınlıktan sapsarı olmuştu; hiç konuşmadan odasına çekildi. Sanki içinde birşey kırılmış gibiydi, gözleri yaşla doldu. Babam bu denli şefkat ve sevgiye şaşırmıştı.
Bir gün önceki sinirli ve rûhsuz adam, babam, duygu yüklü bir insan olmuş ve çocuk gibi ağlıyordu.\"
O günlerde İmam Humeynî\'nin yanında bulunan Müslümanlar ise şunları anlatmaktadırlar:
\"İmam Paris\'te iken Hz. İsa (as)\'nın doğum gününde bizlere şöyle buyurdu: \'Komşular bu gelgitten ve kalabalıktan rahatsız oldular; en iyisi onlara birer hediye alıp gönderin ve benden taraf da özür dileyin.\'
Arkadaşlar birkaç kutu çikolata alıp geldiler. İmam ne aldıklarını sordu, onlar da kutuları gösterdiler. İmam dedi ki, \'Avrupalılar gülü çok severler. Bu yüzden birkaç tane gül gönderin.\'
Noel gecesi Paris\'teki bütün komşulara gül ve hediye dağıttık. Ertesi sabah sokağımız gazeteciler ve halkla dolmuştu. Ben arkadaşlarımdan birine neler olduğunu sordum, \'Gazeteciler dün gece gönderilen güller ve hediyeler hakkında ropörtaj yapmak için gelmişler\' dedi.
İmam\'la röportaj yaptılar ve İmam, Hz. İsa (as) hakkında bazı noktalara değindi. Gazeteciler ve orada bulunan halk o kadar etkilenmişti ki İmam\'ın anlattıklarından.
İmam\'ın bu davranışının (Noel gecesi bütün komşulara gül ve hediye dağıtmasının) teblîğ yönü bundan önceki ropörtajlarla kıyaslanamayacak kadar çoktu. Diyebilirim ki, Avrupalılar\'a İslam\'ın mesajını anlatabilme yönünde İmam\'ın en etkileyici ropörtajı bu ropörtaj olmuştu.\"
21:51
|
Movie - Hz. Ali (k.v) ve Kisaca Hayati --- Turkish
Alevi inancında Hz. Alinin doğum tarihi 21 Marttır ve bugün Nevroz (Nevruz) Bayramı kabul edilir. Aleviler arıca bugünün başka kudsiyetlerine de inanırlar. Nevruz da kimi...
Alevi inancında Hz. Alinin doğum tarihi 21 Marttır ve bugün Nevroz (Nevruz) Bayramı kabul edilir. Aleviler arıca bugünün başka kudsiyetlerine de inanırlar. Nevruz da kimi yörelerde 9 güne kadar oruç tutulur, kurbanlar kesilir, kabirler ziyaret edilir ve sadakalar dağıtılır. Ateşler yakılır, halaylar çekilir, türküler söylenir, yaşama coşku ile bağlanarak umutlar yinelenir. Nevruz Alevilikte bir neşe ve Barış bayramıdır.
Hz. Ali, İslam Peygamberi Hz. Muhammedin amcasının oğludur. Onun yanında büyümüş ve eğitimini önemli ölçüde ondan almıştır. İslamiyeti ilk kabul eden kişidir. Ayrıca Hz. Muhammedin kızı Hz. Fatima ile evlenmesi vasıtası ile onun damadıdır. Hz. Muhammedin Ehl-i Beytim yani ailem dediği kişilerden biridir. Hz. Fatimadan doğan çocukları vasıtası ile Peygamber soyunun sürdürücüsüdür.
Hz. Peygamber, kendisinden sonra Halifenin kim olması gerektiği konusunda belirttiği beyan ve Hadisleri doğrultusundan yerine Vekil bırakmak istediği kişidir.
Hz. Peygamber bir çok Hadis ve sohbetinde kendisinden sonra Hz. Aliyi Halife olarak tanıtmıştır. Ne var ki Hz. Peygamberin vefatı ile verilen sözler unutulmuş ve Hz. Ali ile bazı taraftarları Hz. Peygamberin defin işlemleri ile ilgilenirken, diğerleri acele tarafından Ebu Bekiri Halife seçerek bir oldu-bitti vakası ile Hz. Alinin hakkı olan Halifelik makamını gasp etmişlerdir.
Hz. Muhammedin Halifelik makamını Hz. Aliye layık görmesi ve onu önermesi elbette sıradan bir akrabalık ilişkisi olamazdı. Böyle olsa Hz. Muhammedin kendi diğer bazı akrabalarını da bu mantıkla gözetmesi gerekirdi. Hz. Muhammed bir Hadislerinde Hz. Aliyi kast ederek ‚Alinin on sekiz özelliği var ki, bunların hiç biri bu ümmetten hiç kimsede yoktur buyurmuşlardır. Bu özelliklerden bir kısmı sadece akrabalık ilişkisi ve benzeri anlamlarla değerlendirilse bile, diğer başka özellikleri muhakkak ki Hz. Alinin olağanüstü birikim ve yeteneklerinden kaynaklanıyordu.
Hz. Muhammed ‚ Ben İlim şehriyim, Ali onun kapısıdır, İlim isteyen kapısına gelsin derken, diğer bir yanı ile de muhakkak ki Hz. Alinin bilgeliğine dikkat çekiyordu.
Hz. Alinin en önemli özelliklerinden bir kaçı, insani ahlâk, yiğitlik, mazlumu koruma, cömertlik, yardımseverlik, erdem, vefa, olgunluk ve yola bağlılık konusunda güvenilir olmaktır. 1400 yıllık tarih boyuna dillere destan olacak ölçüde sevenlerinin gönlünde taht kurmasının hikmetlerinden biri budur.
Alevi-Bektaşiliğin temel ahlak ilkesi olan Eline, Diline, Beline sahip olmak anlayışı Hz. Alide simdelenir. Onu bu yolun ana ilkesi haline getirir. Onun günsel yaşam ilkeleri ve yüzlerce söz ve konuşmalarını içeren deyimlerini bir araya getirdiğimizde bu anlamın ne kadar doğru olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkar.
Hz. Alinin öğretileri arasında en çok öne çıkan öğelerden biri onun büyük ilim sahibi olması ve bunu insanlarla paylaşmak istemesidir. Ayrıca ilimi iyi anlamak, halkın yararına kullanmak, yolu gözetmek anlaşılmalıdır.
Gereksiz ve yanılgılı konuşmamayı özellikle gözetmekte, barış içinde ve hoşgörülü olmayı telkin etmektedir. Zulmü ve insanlara haksızlığı şiddetle men etmekte, defalarca haksızlığa uğranılsa dahi, insanların kendilerine haksızlık edenlere zulüm yapmamalarını ısrarla vurgulamaktadır.
Her türlü yalan, dolan, iftira, ikiyüzlülük ve kem sözden insanları caydırmaya çabalar. Mütevaziliği ve alçakgönüllüğü öven, cahil ve yeterince erdem sahibi olanlardan mesafeli durulmasını öneren, dayanışmayı, dürüstlüğü ve adaleti bayrak edinen bir ulu zattır Hz. Ali. İnsan olmanın temel ilkelerinden biri olarak da nefsin köreltilmesini (kontrol altına alınmasını) tavsiye eder ve uygular.
Hiç bir insanı kınamayı hoş görmediği gibi, insanları mensup olduğu kavimler (ırklar) konusunda da eşit tutar. İnsan haklarına son derece uyan ve saygı duyan, Kul hakkını kutsal gören, insanların kula hakkına riayet etmelerini, müslüman olmasalar dahi tüm insanlara adaletle yaklaşılmasını telkin eder.
Kimsesizleri, yetimleri, dulları, köleleri, yaşlıları, bedensel özürlüleri ve çaresizleri korur. Onlara toplumun dayanışma ruhu ile sahip çıkmalarını, onlara umut verilmesini ister.
Hz. Ali, gönül zenginliğini, mal zenginliğinden üstün tutar. Erdemi, olgunluğu; kişinin kendisini bilmesi olarak görür. Dünyevi tutkulardan uzak mutasavvıf bir kişilik sergiler. Şöhret ve zenginliği önemsemez. İnsanların gönül gözünü açmalarını ve tasavvufa yönelmelerini telkin eder
More...
Description:
Alevi inancında Hz. Alinin doğum tarihi 21 Marttır ve bugün Nevroz (Nevruz) Bayramı kabul edilir. Aleviler arıca bugünün başka kudsiyetlerine de inanırlar. Nevruz da kimi yörelerde 9 güne kadar oruç tutulur, kurbanlar kesilir, kabirler ziyaret edilir ve sadakalar dağıtılır. Ateşler yakılır, halaylar çekilir, türküler söylenir, yaşama coşku ile bağlanarak umutlar yinelenir. Nevruz Alevilikte bir neşe ve Barış bayramıdır.
Hz. Ali, İslam Peygamberi Hz. Muhammedin amcasının oğludur. Onun yanında büyümüş ve eğitimini önemli ölçüde ondan almıştır. İslamiyeti ilk kabul eden kişidir. Ayrıca Hz. Muhammedin kızı Hz. Fatima ile evlenmesi vasıtası ile onun damadıdır. Hz. Muhammedin Ehl-i Beytim yani ailem dediği kişilerden biridir. Hz. Fatimadan doğan çocukları vasıtası ile Peygamber soyunun sürdürücüsüdür.
Hz. Peygamber, kendisinden sonra Halifenin kim olması gerektiği konusunda belirttiği beyan ve Hadisleri doğrultusundan yerine Vekil bırakmak istediği kişidir.
Hz. Peygamber bir çok Hadis ve sohbetinde kendisinden sonra Hz. Aliyi Halife olarak tanıtmıştır. Ne var ki Hz. Peygamberin vefatı ile verilen sözler unutulmuş ve Hz. Ali ile bazı taraftarları Hz. Peygamberin defin işlemleri ile ilgilenirken, diğerleri acele tarafından Ebu Bekiri Halife seçerek bir oldu-bitti vakası ile Hz. Alinin hakkı olan Halifelik makamını gasp etmişlerdir.
Hz. Muhammedin Halifelik makamını Hz. Aliye layık görmesi ve onu önermesi elbette sıradan bir akrabalık ilişkisi olamazdı. Böyle olsa Hz. Muhammedin kendi diğer bazı akrabalarını da bu mantıkla gözetmesi gerekirdi. Hz. Muhammed bir Hadislerinde Hz. Aliyi kast ederek ‚Alinin on sekiz özelliği var ki, bunların hiç biri bu ümmetten hiç kimsede yoktur buyurmuşlardır. Bu özelliklerden bir kısmı sadece akrabalık ilişkisi ve benzeri anlamlarla değerlendirilse bile, diğer başka özellikleri muhakkak ki Hz. Alinin olağanüstü birikim ve yeteneklerinden kaynaklanıyordu.
Hz. Muhammed ‚ Ben İlim şehriyim, Ali onun kapısıdır, İlim isteyen kapısına gelsin derken, diğer bir yanı ile de muhakkak ki Hz. Alinin bilgeliğine dikkat çekiyordu.
Hz. Alinin en önemli özelliklerinden bir kaçı, insani ahlâk, yiğitlik, mazlumu koruma, cömertlik, yardımseverlik, erdem, vefa, olgunluk ve yola bağlılık konusunda güvenilir olmaktır. 1400 yıllık tarih boyuna dillere destan olacak ölçüde sevenlerinin gönlünde taht kurmasının hikmetlerinden biri budur.
Alevi-Bektaşiliğin temel ahlak ilkesi olan Eline, Diline, Beline sahip olmak anlayışı Hz. Alide simdelenir. Onu bu yolun ana ilkesi haline getirir. Onun günsel yaşam ilkeleri ve yüzlerce söz ve konuşmalarını içeren deyimlerini bir araya getirdiğimizde bu anlamın ne kadar doğru olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkar.
Hz. Alinin öğretileri arasında en çok öne çıkan öğelerden biri onun büyük ilim sahibi olması ve bunu insanlarla paylaşmak istemesidir. Ayrıca ilimi iyi anlamak, halkın yararına kullanmak, yolu gözetmek anlaşılmalıdır.
Gereksiz ve yanılgılı konuşmamayı özellikle gözetmekte, barış içinde ve hoşgörülü olmayı telkin etmektedir. Zulmü ve insanlara haksızlığı şiddetle men etmekte, defalarca haksızlığa uğranılsa dahi, insanların kendilerine haksızlık edenlere zulüm yapmamalarını ısrarla vurgulamaktadır.
Her türlü yalan, dolan, iftira, ikiyüzlülük ve kem sözden insanları caydırmaya çabalar. Mütevaziliği ve alçakgönüllüğü öven, cahil ve yeterince erdem sahibi olanlardan mesafeli durulmasını öneren, dayanışmayı, dürüstlüğü ve adaleti bayrak edinen bir ulu zattır Hz. Ali. İnsan olmanın temel ilkelerinden biri olarak da nefsin köreltilmesini (kontrol altına alınmasını) tavsiye eder ve uygular.
Hiç bir insanı kınamayı hoş görmediği gibi, insanları mensup olduğu kavimler (ırklar) konusunda da eşit tutar. İnsan haklarına son derece uyan ve saygı duyan, Kul hakkını kutsal gören, insanların kula hakkına riayet etmelerini, müslüman olmasalar dahi tüm insanlara adaletle yaklaşılmasını telkin eder.
Kimsesizleri, yetimleri, dulları, köleleri, yaşlıları, bedensel özürlüleri ve çaresizleri korur. Onlara toplumun dayanışma ruhu ile sahip çıkmalarını, onlara umut verilmesini ister.
Hz. Ali, gönül zenginliğini, mal zenginliğinden üstün tutar. Erdemi, olgunluğu; kişinin kendisini bilmesi olarak görür. Dünyevi tutkulardan uzak mutasavvıf bir kişilik sergiler. Şöhret ve zenginliği önemsemez. İnsanların gönül gözünü açmalarını ve tasavvufa yönelmelerini telkin eder
3:40
|
Sionizm Şeyxləri - Azeri
Əziz dostlar, bu cür fitnələrə qarşı ayıq olun! Düşmən bir çox əlaltılarını, bizim əqidəmizdə göstərərək onların vasitəsilə zehinləri qarışdırmaq istəyir. Onların...
Əziz dostlar, bu cür fitnələrə qarşı ayıq olun! Düşmən bir çox əlaltılarını, bizim əqidəmizdə göstərərək onların vasitəsilə zehinləri qarışdırmaq istəyir. Onların Əsas hədəfi, müsəlmanları terrorçu İsrailə qarşı olan nifrətini və təzyiqini aradan aparmaq və məzlum müsəlmanlara olan dəstəyi kəsməkdir. Ona görə də “din alimi” cildinə girmiş, düşmən dəyirmanını sulayan xainlərin zahiri sizi aldatmasın.
Bəzən zərərli əmmaməlilər gözəl bir gül şəklində görsənirlər. Amma həqiqi gülə zərər verirlər.
More...
Description:
Əziz dostlar, bu cür fitnələrə qarşı ayıq olun! Düşmən bir çox əlaltılarını, bizim əqidəmizdə göstərərək onların vasitəsilə zehinləri qarışdırmaq istəyir. Onların Əsas hədəfi, müsəlmanları terrorçu İsrailə qarşı olan nifrətini və təzyiqini aradan aparmaq və məzlum müsəlmanlara olan dəstəyi kəsməkdir. Ona görə də “din alimi” cildinə girmiş, düşmən dəyirmanını sulayan xainlərin zahiri sizi aldatmasın.
Bəzən zərərli əmmaməlilər gözəl bir gül şəklində görsənirlər. Amma həqiqi gülə zərər verirlər.
13:09
|
[FRENCH] Vali Amr Muslimeen Ayatullah Ali Khamenei - HAJJ Message 2011
بسماللهالرحمنالرحیم
الحمدلله رب العالمین و صلوات الله و تحیاته علی سیدالانام محمدٍ المصطفی و آله...
بسماللهالرحمنالرحیم
الحمدلله رب العالمین و صلوات الله و تحیاته علی سیدالانام محمدٍ المصطفی و آله الطیبین و صحبه المنتجبین.
« Louange à DIEU seigneur des Mondes. Les prières de DIEU et ces salutations sur le maître des créatures Mohammad El Mostafa, sa Famille Pure et les Compagnons choisis.»
Le printemps du Hajj est là, avec sa fraîcheur et sa pureté spirituelle, avec sa majesté et sa grandeur divine, pour que les cœurs des croyants passionnés puissent graviter autour de la Kaaba de l’unicité (de Dieu) et de l’unité (de l’Umma). La Mecque, Mina, Mash’ar et Arafat abritent en ces jours des hommes heureux d\'avoir répondu à l’appel:
\" و اذّن فی الناس بالحج.. \"
(Et fais aux gens une annonce pour le Hajj - S22v27)
et honorés d’être présents au banquet de Dieu. C\'est ici la demeure bénie de Dieu, le siège de l\'orientation des hommes, d’où rayonnent les versets manifestes et lumineux, s’étendant sur la Création comme un abri protecteur.
Purifiez votre cœur à la source Zamzam, source de la sérénité, de l’invocation et de la soumission! Ouvrez les yeux de votre âme aux signes manifestes de la Vérité ! Retrouvez la pureté et l’abandon à Dieu, témoins de la vraie soumission ! Revivez en permanence la mémoire de ce père qui, s’abandonnant à son Dieu, amena son fils Ismaël au sacrifice ! C’est ainsi que vous connaîtrez la voie évidente de l’amitié de Dieu, et marcherez dans la Voie, qui ne demande que votre volonté, votre dévotion et votre sincérité.
La Station d\'Ibrahim est l\'un de ces signes manifestes. L\'empreinte du pied d’Ibrahim, près de la Kaaba, n’est qu\'une expression de sa place éminente. La vraie dignité d’Ibrahim est celle de sa foi indéfectible, de son abnégation et de son sacrifice; de sa résistance aux tentations et à sa passion de père, et de son combat contre l\'impiété, le polythéisme et la tyrannie de son temps.
Ces deux voies de salut sont toujours ouvertes à chacun d\'entre nous, membres de l’Umma islamique. La volonté, le courage et la détermination, voilà ce qui peut nous conduire aux objectifs vers lesquels les prophètes de Dieu, d’Adam à Mohammad ( SAW ) le Khatam (le sceau de la prophétie), ont appelé l’humanité toute entière, en lui promettant dignité et béatitude sur terre et dans l’au-delà.
Lors de cet auguste événement, les pèlerins doivent également se consacrer aux importants problèmes qui agitent le monde musulman. Au premier plan, à l\'heure actuelle, les révoltes et révolutions qui bouleversent un certain nombre de pays. Entre le Hajj de l’an dernier et celui de cette année, des évènements majeurs ont eu lieu dans le monde musulman, des évènements capables de changer le destin de l’Umma islamique, et qui laissent présager un avenir radieux et digne, marqué par le progrès spirituel et matériel. En Egypte, en Tunisie et en Libye, des Tâghoût dictateurs, corrompus et dépendants de l’étranger, ont été tirés à bas. En d\'autres pays, les vagues retentissantes des soulèvements populaires menacent de ruine et de destruction les palaces bâtis sur le pillage et l’oppression.
C\'est un nouveau chapitre qui s’ouvre ainsi dans l’histoire de notre Umma, un chapitre qui révèle des vérités, des signes divins, clairs et manifestes, et nous donne des leçons édifiantes. Ces vérités doivent être prises en considération par toutes les nations musulmanes.
D’abord, le fait que de nos jours, après des années de domination politique étrangère, une nouvelle génération de jeunes animés d’une confiance en soi exemplaire, allant au devant des dangers, entre en action, et se dresse face aux puissances hégémoniques, une génération déterminée à changer sa situation et l\'ordre mondial.
Ensuite, le fait que malgré les efforts cachés ou évidents de « désislamisation » de ces pays par les forces hégémonistes antireligieuses, l\'islam, à l’instar d’une source abondante, de par son influence grandissante et sa présence bienveillante, réussit à donner une nouvelle fraîcheur et vie au discours et au comportement des millions de Musulmans à travers le monde, en orientant les cœurs et les langues. Les appels à la prière, les salles de prières pleines, les slogans tels que « Dieu est Grand » sont autant de signes évidents qui en disent long sur cette vérité, et les élections récentes en Tunisie n’en sont qu’une preuve irréfutable de plus. Il ne fait aucun doute que dans chacun des pays musulmans, en cas d’élections libres, le résultat ne différera guère de celui de la Tunisie.
Un autre fait marquant des événements de l’année écoulée fut la démonstration que Dieu, Adoré et Omnipotent, a mis dans la volonté et la détermination des nations une puissance inégalée. Munies de cette force divine, les nations musulmanes peuvent changer leur destin et remporter la victoire accordée par Dieu.
Désormais, les puissances arrogantes et à leur tête l’Amérique qui, par des stratagèmes politiques et sécuritaires, avaient assujetti des décennies durant les Etats de la région et pensaient avoir aplani le chemin pour leur mainmise grandissante sur la vie économique, politique et culturelle de cette partie sensible du monde, sont devenues la première cible du ressentiment et de la haine des peuples de la région. Il ne fait aucun doute que les régimes issus de ces révolutions ne seront plus prêts à se soumettre à l\'ordre passé, et la volonté des peuples bouleversera la géopolitique de cette région, dans le sens de la dignité et de l\'indépendance des nations.
Un autre point important de cette année a été le fait que ces événements ont mis en évidence la nature perfide et hypocrite des puissances occidentales. En Egypte, en Tunisie et en Libye, - chaque pays à sa manière -, l’Amérique et l’Europe se sont dépensées sans compter pour maintenir leurs laquais au pouvoir, et c\'est uniquement lorsque la volonté des peuples s\'est montrée invincible qu’elles ont commencé à offrir leur amitié hypocrite.
Les signes manifestes de Dieu dans cette région ont été si nombreux cette année qu’il n’est guère difficile, à ceux qui réfléchissent, de les apercevoir.
Cependant, l\'Umma islamique et en particulier les nations révoltées ne doivent pas oublier deux nécessités vitales:
- La persévérance dans la résistance. Les nations doivent éviter d\'être démoralisées et tenir fermement le cap. Ainsi que l\'ordonna Dieu à son Prophète (S):
\"فاستقم كما امرت و من تاب معك و لاتطغوا \"
(Demeure sur le droit chemin comme il t\'est commandé, ainsi que ceux qui sont revenus [à Dieu] avec toi, et ne commettez pas d\'excès – S11V112)
\" فلذلك فادع و استقم كما امرت\"
(Appelle donc (les gens) à cela; reste droit comme il t\'a été commandé – S42V15)
et Moïse(S) à son peuple :
« \" و قال موسي لقومه استعينوا بالله و اصبروا، ان الارض لله يورثها من يشاء من عباده و العاقبه للمتقين\" ».
(Moïse dit à son peuple : \"Demandez aide auprès de Dieu et soyez patients, car la terre appartient à Dieu. IL la donne en héritage à qui IL veut parmi ces serviteurs – S 7V128)
La grande vertu des nations aujourd\'hui en révolte serait de ne pas abandonner leurs efforts et de ne pas se contenter des acquis du moment. S\'ils réussissent, le «bienheureux destin» promis aux vertueux prendra son sens.
- La vigilance face aux ruses de l’arrogance mondiale et des puissances dont les intérêts ont été menacés par ces révolutions. Ces puissances ne resteront pas inactives et se serviront de leurs capacités politique, sécuritaire et financière pour regagner leur influence et reprendre le contrôle dans ces pays. Leurs moyens sont la corruption, l\'intimidation et la ruse. L’expérience a montré que même l\'élite des nations peut inclure des individus maniables par ces moyens, qui par crainte, par convoitise ou par négligence, se trouvent à leur su ou insu au service de l’ennemi. Il faut que les jeunes, les intellectuels et les savants religieux demeurent attentifs à ce danger.
Le danger le plus important qui menace les régimes politiques nouveaux de ces pays libérés demeure celui de l’ingérence des irréligieux et des arrogants. Ils feront tout ce qui en leur pouvoir pour empêcher les nouveaux régimes d\'acquérir leur identité islamique et populaire. Or, tous ceux qui souhaitent la dignité, la grandeur et le progrès de ces pays, se doivent de préserver le caractère populaire et islamique de ces nouveaux régimes. Le rôle des constitutions est déterminant dans ce processus. L’unité nationale et la reconnaissance des différences religieuses, ethniques et raciales constituent la condition des victoires futures.
Les peuples courageux et révolutionnaires d\'Egypte, de Tunisie et de Libye, et toutes les autres nations révoltées et combattantes doivent savoir qu\'ils ne seront libres du joug de l’oppression et de la perfidie des Etats-Unis et des arrogantes puissances occidentales, qu’en changeant les rapports de force mondiaux en leur faveur.
Pour que les Musulmans puissent sérieusement régler le compte aux pilleurs du monde, il faut qu’ils s’élèvent et qu\'ils forment une grande puissance mondiale, et une telle chose nécessite la coopération, la solidarité et l’unité des pays musulmans. Accomplir ceci, voilà le vœu inoubliable du grand Imam Khomeiny.
L’Amérique et l’Otan, prétextant vouloir combattre l’infâme dictateur Kadhafi, ont bombardé le peuple libyen des mois durant. Juste avant que le peuple libyen se soulève courageusement contre Kadhafi, ce même Kadhafi n’était-il pas l’ami proche des membres de l\'Otan et de l\'Amérique, celui que ces derniers serraient dans les bras, embrassaient, celui dont ils baisaient la main, pour le flatter et mieux piller les richesses de la Libye ?... Après le soulèvement, n’ont-ils pas détruit toutes les infrastructures de la Libye, soi-disant pour combattre Kadhafi ? Quel gouvernement a pu empêcher l\'Otan de massacrer la population et de détruire les villes ?
Tant que les dents et les griffes de ces puissances sanguinaires et sauvages occidentales ne sont pas brisées, de tels dangers persisteront pour les pays musulmans. La libération ne peut être obtenue qu\'avec la création d’un bloc islamique puissant dans le monde.
L’Occident, l’Amérique et le sionisme sont de nos jours plus affaiblis que jamais. Des difficultés économiques, des échecs successifs en Afghanistan et en Irak, les importants mouvements de contestation, s\'étendant quotidiennement, qui secouent l\'Amérique et les autres pays occidentaux, le combat et les sacrifices des peuples palestiniens et libanais, les soulèvements courageux des populations au Yémen, en Bahreïn et en d’autres pays contre le joug américain, tous ces évènements sont de bonnes nouvelles pour le futur de l’Umma islamique, notamment pour les pays musulmans en révolution. Les croyantes et les croyants, partout dans le monde musulman, en particulier en Egypte, en Tunisie et en Libye, doivent intelligemment mettre à profit cette occasion, dans l’objectif de créer une puissance internationale islamique. L’élite et l’avant-garde de ces mouvements doivent se confier à Dieu et avoir confiance en Ses promesses de victoire, afin d’orner ce chapitre glorieux de l’histoire de l’Umma islamique par de nouvelles et définitives victoires qui satisferont Dieu et seront le prélude à Son triomphe éternel.
والسلام علي عباد الله الصالحين
سيدعلي حسيني خامنهاي
29 ذيقعده 1432
More...
Description:
بسماللهالرحمنالرحیم
الحمدلله رب العالمین و صلوات الله و تحیاته علی سیدالانام محمدٍ المصطفی و آله الطیبین و صحبه المنتجبین.
« Louange à DIEU seigneur des Mondes. Les prières de DIEU et ces salutations sur le maître des créatures Mohammad El Mostafa, sa Famille Pure et les Compagnons choisis.»
Le printemps du Hajj est là, avec sa fraîcheur et sa pureté spirituelle, avec sa majesté et sa grandeur divine, pour que les cœurs des croyants passionnés puissent graviter autour de la Kaaba de l’unicité (de Dieu) et de l’unité (de l’Umma). La Mecque, Mina, Mash’ar et Arafat abritent en ces jours des hommes heureux d\'avoir répondu à l’appel:
\" و اذّن فی الناس بالحج.. \"
(Et fais aux gens une annonce pour le Hajj - S22v27)
et honorés d’être présents au banquet de Dieu. C\'est ici la demeure bénie de Dieu, le siège de l\'orientation des hommes, d’où rayonnent les versets manifestes et lumineux, s’étendant sur la Création comme un abri protecteur.
Purifiez votre cœur à la source Zamzam, source de la sérénité, de l’invocation et de la soumission! Ouvrez les yeux de votre âme aux signes manifestes de la Vérité ! Retrouvez la pureté et l’abandon à Dieu, témoins de la vraie soumission ! Revivez en permanence la mémoire de ce père qui, s’abandonnant à son Dieu, amena son fils Ismaël au sacrifice ! C’est ainsi que vous connaîtrez la voie évidente de l’amitié de Dieu, et marcherez dans la Voie, qui ne demande que votre volonté, votre dévotion et votre sincérité.
La Station d\'Ibrahim est l\'un de ces signes manifestes. L\'empreinte du pied d’Ibrahim, près de la Kaaba, n’est qu\'une expression de sa place éminente. La vraie dignité d’Ibrahim est celle de sa foi indéfectible, de son abnégation et de son sacrifice; de sa résistance aux tentations et à sa passion de père, et de son combat contre l\'impiété, le polythéisme et la tyrannie de son temps.
Ces deux voies de salut sont toujours ouvertes à chacun d\'entre nous, membres de l’Umma islamique. La volonté, le courage et la détermination, voilà ce qui peut nous conduire aux objectifs vers lesquels les prophètes de Dieu, d’Adam à Mohammad ( SAW ) le Khatam (le sceau de la prophétie), ont appelé l’humanité toute entière, en lui promettant dignité et béatitude sur terre et dans l’au-delà.
Lors de cet auguste événement, les pèlerins doivent également se consacrer aux importants problèmes qui agitent le monde musulman. Au premier plan, à l\'heure actuelle, les révoltes et révolutions qui bouleversent un certain nombre de pays. Entre le Hajj de l’an dernier et celui de cette année, des évènements majeurs ont eu lieu dans le monde musulman, des évènements capables de changer le destin de l’Umma islamique, et qui laissent présager un avenir radieux et digne, marqué par le progrès spirituel et matériel. En Egypte, en Tunisie et en Libye, des Tâghoût dictateurs, corrompus et dépendants de l’étranger, ont été tirés à bas. En d\'autres pays, les vagues retentissantes des soulèvements populaires menacent de ruine et de destruction les palaces bâtis sur le pillage et l’oppression.
C\'est un nouveau chapitre qui s’ouvre ainsi dans l’histoire de notre Umma, un chapitre qui révèle des vérités, des signes divins, clairs et manifestes, et nous donne des leçons édifiantes. Ces vérités doivent être prises en considération par toutes les nations musulmanes.
D’abord, le fait que de nos jours, après des années de domination politique étrangère, une nouvelle génération de jeunes animés d’une confiance en soi exemplaire, allant au devant des dangers, entre en action, et se dresse face aux puissances hégémoniques, une génération déterminée à changer sa situation et l\'ordre mondial.
Ensuite, le fait que malgré les efforts cachés ou évidents de « désislamisation » de ces pays par les forces hégémonistes antireligieuses, l\'islam, à l’instar d’une source abondante, de par son influence grandissante et sa présence bienveillante, réussit à donner une nouvelle fraîcheur et vie au discours et au comportement des millions de Musulmans à travers le monde, en orientant les cœurs et les langues. Les appels à la prière, les salles de prières pleines, les slogans tels que « Dieu est Grand » sont autant de signes évidents qui en disent long sur cette vérité, et les élections récentes en Tunisie n’en sont qu’une preuve irréfutable de plus. Il ne fait aucun doute que dans chacun des pays musulmans, en cas d’élections libres, le résultat ne différera guère de celui de la Tunisie.
Un autre fait marquant des événements de l’année écoulée fut la démonstration que Dieu, Adoré et Omnipotent, a mis dans la volonté et la détermination des nations une puissance inégalée. Munies de cette force divine, les nations musulmanes peuvent changer leur destin et remporter la victoire accordée par Dieu.
Désormais, les puissances arrogantes et à leur tête l’Amérique qui, par des stratagèmes politiques et sécuritaires, avaient assujetti des décennies durant les Etats de la région et pensaient avoir aplani le chemin pour leur mainmise grandissante sur la vie économique, politique et culturelle de cette partie sensible du monde, sont devenues la première cible du ressentiment et de la haine des peuples de la région. Il ne fait aucun doute que les régimes issus de ces révolutions ne seront plus prêts à se soumettre à l\'ordre passé, et la volonté des peuples bouleversera la géopolitique de cette région, dans le sens de la dignité et de l\'indépendance des nations.
Un autre point important de cette année a été le fait que ces événements ont mis en évidence la nature perfide et hypocrite des puissances occidentales. En Egypte, en Tunisie et en Libye, - chaque pays à sa manière -, l’Amérique et l’Europe se sont dépensées sans compter pour maintenir leurs laquais au pouvoir, et c\'est uniquement lorsque la volonté des peuples s\'est montrée invincible qu’elles ont commencé à offrir leur amitié hypocrite.
Les signes manifestes de Dieu dans cette région ont été si nombreux cette année qu’il n’est guère difficile, à ceux qui réfléchissent, de les apercevoir.
Cependant, l\'Umma islamique et en particulier les nations révoltées ne doivent pas oublier deux nécessités vitales:
- La persévérance dans la résistance. Les nations doivent éviter d\'être démoralisées et tenir fermement le cap. Ainsi que l\'ordonna Dieu à son Prophète (S):
\"فاستقم كما امرت و من تاب معك و لاتطغوا \"
(Demeure sur le droit chemin comme il t\'est commandé, ainsi que ceux qui sont revenus [à Dieu] avec toi, et ne commettez pas d\'excès – S11V112)
\" فلذلك فادع و استقم كما امرت\"
(Appelle donc (les gens) à cela; reste droit comme il t\'a été commandé – S42V15)
et Moïse(S) à son peuple :
« \" و قال موسي لقومه استعينوا بالله و اصبروا، ان الارض لله يورثها من يشاء من عباده و العاقبه للمتقين\" ».
(Moïse dit à son peuple : \"Demandez aide auprès de Dieu et soyez patients, car la terre appartient à Dieu. IL la donne en héritage à qui IL veut parmi ces serviteurs – S 7V128)
La grande vertu des nations aujourd\'hui en révolte serait de ne pas abandonner leurs efforts et de ne pas se contenter des acquis du moment. S\'ils réussissent, le «bienheureux destin» promis aux vertueux prendra son sens.
- La vigilance face aux ruses de l’arrogance mondiale et des puissances dont les intérêts ont été menacés par ces révolutions. Ces puissances ne resteront pas inactives et se serviront de leurs capacités politique, sécuritaire et financière pour regagner leur influence et reprendre le contrôle dans ces pays. Leurs moyens sont la corruption, l\'intimidation et la ruse. L’expérience a montré que même l\'élite des nations peut inclure des individus maniables par ces moyens, qui par crainte, par convoitise ou par négligence, se trouvent à leur su ou insu au service de l’ennemi. Il faut que les jeunes, les intellectuels et les savants religieux demeurent attentifs à ce danger.
Le danger le plus important qui menace les régimes politiques nouveaux de ces pays libérés demeure celui de l’ingérence des irréligieux et des arrogants. Ils feront tout ce qui en leur pouvoir pour empêcher les nouveaux régimes d\'acquérir leur identité islamique et populaire. Or, tous ceux qui souhaitent la dignité, la grandeur et le progrès de ces pays, se doivent de préserver le caractère populaire et islamique de ces nouveaux régimes. Le rôle des constitutions est déterminant dans ce processus. L’unité nationale et la reconnaissance des différences religieuses, ethniques et raciales constituent la condition des victoires futures.
Les peuples courageux et révolutionnaires d\'Egypte, de Tunisie et de Libye, et toutes les autres nations révoltées et combattantes doivent savoir qu\'ils ne seront libres du joug de l’oppression et de la perfidie des Etats-Unis et des arrogantes puissances occidentales, qu’en changeant les rapports de force mondiaux en leur faveur.
Pour que les Musulmans puissent sérieusement régler le compte aux pilleurs du monde, il faut qu’ils s’élèvent et qu\'ils forment une grande puissance mondiale, et une telle chose nécessite la coopération, la solidarité et l’unité des pays musulmans. Accomplir ceci, voilà le vœu inoubliable du grand Imam Khomeiny.
L’Amérique et l’Otan, prétextant vouloir combattre l’infâme dictateur Kadhafi, ont bombardé le peuple libyen des mois durant. Juste avant que le peuple libyen se soulève courageusement contre Kadhafi, ce même Kadhafi n’était-il pas l’ami proche des membres de l\'Otan et de l\'Amérique, celui que ces derniers serraient dans les bras, embrassaient, celui dont ils baisaient la main, pour le flatter et mieux piller les richesses de la Libye ?... Après le soulèvement, n’ont-ils pas détruit toutes les infrastructures de la Libye, soi-disant pour combattre Kadhafi ? Quel gouvernement a pu empêcher l\'Otan de massacrer la population et de détruire les villes ?
Tant que les dents et les griffes de ces puissances sanguinaires et sauvages occidentales ne sont pas brisées, de tels dangers persisteront pour les pays musulmans. La libération ne peut être obtenue qu\'avec la création d’un bloc islamique puissant dans le monde.
L’Occident, l’Amérique et le sionisme sont de nos jours plus affaiblis que jamais. Des difficultés économiques, des échecs successifs en Afghanistan et en Irak, les importants mouvements de contestation, s\'étendant quotidiennement, qui secouent l\'Amérique et les autres pays occidentaux, le combat et les sacrifices des peuples palestiniens et libanais, les soulèvements courageux des populations au Yémen, en Bahreïn et en d’autres pays contre le joug américain, tous ces évènements sont de bonnes nouvelles pour le futur de l’Umma islamique, notamment pour les pays musulmans en révolution. Les croyantes et les croyants, partout dans le monde musulman, en particulier en Egypte, en Tunisie et en Libye, doivent intelligemment mettre à profit cette occasion, dans l’objectif de créer une puissance internationale islamique. L’élite et l’avant-garde de ces mouvements doivent se confier à Dieu et avoir confiance en Ses promesses de victoire, afin d’orner ce chapitre glorieux de l’histoire de l’Umma islamique par de nouvelles et définitives victoires qui satisferont Dieu et seront le prélude à Son triomphe éternel.
والسلام علي عباد الله الصالحين
سيدعلي حسيني خامنهاي
29 ذيقعده 1432
64:45
|
CEVŞEN-İ KEBİR DUASI - Arabic Sub Turkish
Ehl-i Beyt (a.s) vasıtasıyla nakledilen bu değerli duânın özellikle Ramazan ayında bilhassa Kadir gecelerinde okunması tavsiye edilmiştir. Gerçi bu dua her zaman için okunabilir....
Ehl-i Beyt (a.s) vasıtasıyla nakledilen bu değerli duânın özellikle Ramazan ayında bilhassa Kadir gecelerinde okunması tavsiye edilmiştir. Gerçi bu dua her zaman için okunabilir. Biz bu duayı Merhum şeyh Abbas Kummî\\\'nin Mefâtih-ü Cinan adlı eserinden nakletmekteyiz. Merhum Kummî kitâbında bu duâ hakkında şu izahı vermiştir.
Beled-ûl Emin ve Misbâh-ı Kef\\\'emi\\\'nin nakline göre bu duâyı Hz. Seyyid-us Sâcidin İmam Zeynelabidin (a.s) babalarından, onlar da Resu-i Ekrem\\\'den (s.a.a) nakletmişlerdir. Resul-i Ekrem (s.a.a) savaşların birinde vücudunu rahatsız eden ağır bir zırh giymişti. O sırada Cebrâil (a.s) nâzil olarak Resulullah\\\'a (s.a.a) şöyle arzetti:
Ey Muhammed Rabb\\\'inin sana selamı var. O zırhını çıkarıp bu duayı okumanı buyuruyor. Bu duâ senin ve ümmetin için güven vesilesidir.\\\" Sonra duanın fazileti hakkında bir takım açıklamada bulunuyor ki onların hepsini açıklamanın yeri değildir. Ez cümle şöyle buyuruyor.
Kim bu duayı kefenine yazarsa Allah onu (cehennem) ateşiyle azap etmekten hayâ eder. Kim bu duayı Ramazan ayının başında halis niyetle okursa Allah Teala ona Kadir gecesini nasip eder ve onun için yetmiş bin melek yaratır ki Hak Teâlâ\\\'yı takdis ve tespih ederler; bütün bunların sevâbı bu duâyı okuyana yazılır.\\\" Yine şöyle buyuruyor: \\\"Kim bu duâyı Ramazân ayında üç defa okursa, Hak Teâlâ cesedini cehennem âteşine haram kılar; cenneti ona vâdeder; onu günahlardan koruyacak iki melek görevlendirir ve hayatı boyunca Allah\\\'ın emânında olur. Rivâyetin sonunda İmam Hüseyin\\\'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: \\\"Babam Emir-ü Mu\\\'minin Ali (a.s) bana bu duayı hıfzetmemi, o\\\'nun kefenine yazmamı, onu âileme öğretmemi ve onları duayı okumaya teşvik etmemi vasiyet etti. Bu duâda ism-i A\\\'zam da olmak üzere bin isim vardır.\\\"
More...
Description:
Ehl-i Beyt (a.s) vasıtasıyla nakledilen bu değerli duânın özellikle Ramazan ayında bilhassa Kadir gecelerinde okunması tavsiye edilmiştir. Gerçi bu dua her zaman için okunabilir. Biz bu duayı Merhum şeyh Abbas Kummî\\\'nin Mefâtih-ü Cinan adlı eserinden nakletmekteyiz. Merhum Kummî kitâbında bu duâ hakkında şu izahı vermiştir.
Beled-ûl Emin ve Misbâh-ı Kef\\\'emi\\\'nin nakline göre bu duâyı Hz. Seyyid-us Sâcidin İmam Zeynelabidin (a.s) babalarından, onlar da Resu-i Ekrem\\\'den (s.a.a) nakletmişlerdir. Resul-i Ekrem (s.a.a) savaşların birinde vücudunu rahatsız eden ağır bir zırh giymişti. O sırada Cebrâil (a.s) nâzil olarak Resulullah\\\'a (s.a.a) şöyle arzetti:
Ey Muhammed Rabb\\\'inin sana selamı var. O zırhını çıkarıp bu duayı okumanı buyuruyor. Bu duâ senin ve ümmetin için güven vesilesidir.\\\" Sonra duanın fazileti hakkında bir takım açıklamada bulunuyor ki onların hepsini açıklamanın yeri değildir. Ez cümle şöyle buyuruyor.
Kim bu duayı kefenine yazarsa Allah onu (cehennem) ateşiyle azap etmekten hayâ eder. Kim bu duayı Ramazan ayının başında halis niyetle okursa Allah Teala ona Kadir gecesini nasip eder ve onun için yetmiş bin melek yaratır ki Hak Teâlâ\\\'yı takdis ve tespih ederler; bütün bunların sevâbı bu duâyı okuyana yazılır.\\\" Yine şöyle buyuruyor: \\\"Kim bu duâyı Ramazân ayında üç defa okursa, Hak Teâlâ cesedini cehennem âteşine haram kılar; cenneti ona vâdeder; onu günahlardan koruyacak iki melek görevlendirir ve hayatı boyunca Allah\\\'ın emânında olur. Rivâyetin sonunda İmam Hüseyin\\\'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: \\\"Babam Emir-ü Mu\\\'minin Ali (a.s) bana bu duayı hıfzetmemi, o\\\'nun kefenine yazmamı, onu âileme öğretmemi ve onları duayı okumaya teşvik etmemi vasiyet etti. Bu duâda ism-i A\\\'zam da olmak üzere bin isim vardır.\\\"
18:09
|
Vahab b. Cenah-i Kelbi Şehit oluşu - Kerbela - Turkish
Vahab b. Cenah-i Kelbi meydana gitti, yiğitçe savaştı ve cihadında bir hayli faaliyet gösterdi, sonra kendisiyle birlikte Kerbela\\\'da bulunan anne ve ailesinin yanına dönüp dedi:...
Vahab b. Cenah-i Kelbi meydana gitti, yiğitçe savaştı ve cihadında bir hayli faaliyet gösterdi, sonra kendisiyle birlikte Kerbela\\\'da bulunan anne ve ailesinin yanına dönüp dedi: \\\"Canım anam benden razı oldun mu?\\\" Anası \\\"Hüseyin\\\'in (a) yolunda öldürülmedikçe senden razı olmayacağım\\\" dedi. Zevcesi ise \\\"Seni Allah\\\'a ant veriyorum, beni kendi müsibetine mübtela etme ve kalbimi incitme\\\" dedi. Anası dedi: \\\"Canım oğlum, onun sözüne kulak asma, dön ve Peygamberinin kızının oğlu yolunda savaş ki kıyamet günü ceddinin şefaatinden faydalanasın.\\\" Vahab meydana dönüp savaştı ve nitekim iki eli de bedeninden koparıldı. Vahab\\\'ın eşi eline bir çadır direği alarak onun yanına geldi ve \\\"Babam, anam sana feda olsun, Athar Ehl-i Beyt ve Resulullah\\\'ın (s) muhterem haremi uğrunda savaş\\\" dedi. Vahab onu kadınların çadırına geri götürmek için geldiğinde eşi,
Vahab\\\'ın eteğine sarılarak \\\"Ölmedikçe geri dönmem\\\" dedi. Hüseyin (a) buyurdu: \\\"Ehl-i Beyt\\\'ime yardım ettiğiniz için Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Kadınların yanına dön.\\\" Vahab\\\'ın eşi geri döndü, ama Vahab şehadete kavuşuncaya dek savaştı.
More...
Description:
Vahab b. Cenah-i Kelbi meydana gitti, yiğitçe savaştı ve cihadında bir hayli faaliyet gösterdi, sonra kendisiyle birlikte Kerbela\\\'da bulunan anne ve ailesinin yanına dönüp dedi: \\\"Canım anam benden razı oldun mu?\\\" Anası \\\"Hüseyin\\\'in (a) yolunda öldürülmedikçe senden razı olmayacağım\\\" dedi. Zevcesi ise \\\"Seni Allah\\\'a ant veriyorum, beni kendi müsibetine mübtela etme ve kalbimi incitme\\\" dedi. Anası dedi: \\\"Canım oğlum, onun sözüne kulak asma, dön ve Peygamberinin kızının oğlu yolunda savaş ki kıyamet günü ceddinin şefaatinden faydalanasın.\\\" Vahab meydana dönüp savaştı ve nitekim iki eli de bedeninden koparıldı. Vahab\\\'ın eşi eline bir çadır direği alarak onun yanına geldi ve \\\"Babam, anam sana feda olsun, Athar Ehl-i Beyt ve Resulullah\\\'ın (s) muhterem haremi uğrunda savaş\\\" dedi. Vahab onu kadınların çadırına geri götürmek için geldiğinde eşi,
Vahab\\\'ın eteğine sarılarak \\\"Ölmedikçe geri dönmem\\\" dedi. Hüseyin (a) buyurdu: \\\"Ehl-i Beyt\\\'ime yardım ettiğiniz için Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Kadınların yanına dön.\\\" Vahab\\\'ın eşi geri döndü, ama Vahab şehadete kavuşuncaya dek savaştı.
Mokhtarnameh - Avsnitt 17 - Himlens gäst - Farsi sub Swedish
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en...
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
More...
Description:
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
4:19
|
Seyyid Əli Xamenei - Farsi Sub Azeri
Əgər söylədiyiniz söz ilahi ölçülərə uyğun deyilsə qeybət ola bilər, yalan ola bilər, böhtan ola bilər, ya da yersiz söz ola bilər. Bəzən söz qeybət olmaya bilər, böhtan...
Əgər söylədiyiniz söz ilahi ölçülərə uyğun deyilsə qeybət ola bilər, yalan ola bilər, böhtan ola bilər, ya da yersiz söz ola bilər. Bəzən söz qeybət olmaya bilər, böhtan olmaya bilər, amma yersiz ola bilər. Rəvayət edilib ki, \\\"Hər söz hər yerdə deyilməz\\\". Bu növdən sözlər bəzən bir bəlanın enməsinə səbəb ola bilər, bir fəsad meydana gətirə bilər. Sözlərimizə diqqət yetirməmiz lazımdır...
Əxlaq hədisinin şərhi
Seyyid Əli Xamenei - \\\"Hər söz hər yerdə deyilməz\\\"
Rahbar Ali Khamenei
More...
Description:
Əgər söylədiyiniz söz ilahi ölçülərə uyğun deyilsə qeybət ola bilər, yalan ola bilər, böhtan ola bilər, ya da yersiz söz ola bilər. Bəzən söz qeybət olmaya bilər, böhtan olmaya bilər, amma yersiz ola bilər. Rəvayət edilib ki, \\\"Hər söz hər yerdə deyilməz\\\". Bu növdən sözlər bəzən bir bəlanın enməsinə səbəb ola bilər, bir fəsad meydana gətirə bilər. Sözlərimizə diqqət yetirməmiz lazımdır...
Əxlaq hədisinin şərhi
Seyyid Əli Xamenei - \\\"Hər söz hər yerdə deyilməz\\\"
Rahbar Ali Khamenei
17:07
|
Munajat Shabaniyah - Svenska undertexter - Swedish
Munajat Shabaniyyah är en intensiv och väldigt andligt bön, skriven av Imam Ali(A), som är rekommenderad att läsas främst varje dag under den heliga månaden Shabaan men även under...
Munajat Shabaniyyah är en intensiv och väldigt andligt bön, skriven av Imam Ali(A), som är rekommenderad att läsas främst varje dag under den heliga månaden Shabaan men även under resten av året. Detta är en bön som är en av favoriterna hos de islamiska mystikerna (Urefa) och läses genom hela året.
Ayatollah al-Udhma Behjat(RA) brukar säga: "Läs denna bön när ni än har lust". Denna bön hade även en speciellt plats i Imam Khomeini(RA) hjärta. Han har kommenterat bönen många gånger på diverse sätt som belyser hur pass stor den är. I "Light Within Me" säger han: "Enligt rapporter läste alla Imamer(A) Munajat Shabaniyyah. Jag har inte läst någon annanstans om någon annan bön eller invokation som lästes av alla Imamer(A)".
Han brukade avsluta sina föreläsningar och lektioner han höll med att citera följande sektion där bönen kanske når sitt klimax vad gäller andlig kärlek, extas och gudomlig närhet: "Min Herre, bevilja mig komplett avskildhet från allt annat än Dig och total underkastelse inför Dig. Upplys mina ögons hjärta med ljuset av att se på Dig till sådana grader att det tränger igenom ljusets slöjor och når Storhetens Källa, och låt min själ dränkas i äran av Din helighet."
Munajat Shabaniyyah is an intense and very spiritual prayer, written by Imam Ali (A), which is recommended to read all of each day during the holy month of Shabaan but also for the rest of the year. This is a prayer which is one of the favorites among the Islamic mystics (Urefa) and read through the whole year.
Ayatollah al-Udhma Behjat (RA) used to say: "Read this prayer when you feel like it yet." This prayer also had a special place of Imam Khomeini (RA) hearts. He has commented on the prayer many times in various ways to illustrate just how big it is. The "Light Within Me", he says: "According to reports, read all the Imams (A) Munajat Shabaniyyah. I have not read anywhere else on any other prayer or invocation, which was read by all the Imams (A)".
He would finish his lectures and classes he held on to quote the following section where prayer may reach its climax in terms of spiritual love, ecstasy and divine closeness: "My Lord, grant me complete detachment from everything but Thee, and total submission to You. Advise my eyes with the light of heart to see you to such an extent that it penetrates the veils of light and reaches the public's Great Source, and let my soul be drowned in honor of your
More...
Description:
Munajat Shabaniyyah är en intensiv och väldigt andligt bön, skriven av Imam Ali(A), som är rekommenderad att läsas främst varje dag under den heliga månaden Shabaan men även under resten av året. Detta är en bön som är en av favoriterna hos de islamiska mystikerna (Urefa) och läses genom hela året.
Ayatollah al-Udhma Behjat(RA) brukar säga: "Läs denna bön när ni än har lust". Denna bön hade även en speciellt plats i Imam Khomeini(RA) hjärta. Han har kommenterat bönen många gånger på diverse sätt som belyser hur pass stor den är. I "Light Within Me" säger han: "Enligt rapporter läste alla Imamer(A) Munajat Shabaniyyah. Jag har inte läst någon annanstans om någon annan bön eller invokation som lästes av alla Imamer(A)".
Han brukade avsluta sina föreläsningar och lektioner han höll med att citera följande sektion där bönen kanske når sitt klimax vad gäller andlig kärlek, extas och gudomlig närhet: "Min Herre, bevilja mig komplett avskildhet från allt annat än Dig och total underkastelse inför Dig. Upplys mina ögons hjärta med ljuset av att se på Dig till sådana grader att det tränger igenom ljusets slöjor och når Storhetens Källa, och låt min själ dränkas i äran av Din helighet."
Munajat Shabaniyyah is an intense and very spiritual prayer, written by Imam Ali (A), which is recommended to read all of each day during the holy month of Shabaan but also for the rest of the year. This is a prayer which is one of the favorites among the Islamic mystics (Urefa) and read through the whole year.
Ayatollah al-Udhma Behjat (RA) used to say: "Read this prayer when you feel like it yet." This prayer also had a special place of Imam Khomeini (RA) hearts. He has commented on the prayer many times in various ways to illustrate just how big it is. The "Light Within Me", he says: "According to reports, read all the Imams (A) Munajat Shabaniyyah. I have not read anywhere else on any other prayer or invocation, which was read by all the Imams (A)".
He would finish his lectures and classes he held on to quote the following section where prayer may reach its climax in terms of spiritual love, ecstasy and divine closeness: "My Lord, grant me complete detachment from everything but Thee, and total submission to You. Advise my eyes with the light of heart to see you to such an extent that it penetrates the veils of light and reaches the public's Great Source, and let my soul be drowned in honor of your
10:12
|
2:47
|
Təvəlla və Təbərra - Ayətullah Xamenei - Farsi Sub Azeri
Din, məhəbbət və nifrətdən ibarətdir.
Yaxşılara məhəbbət..
Yaxşılıqlara məhəbbət..
Şeytanların zülmünə tuş gələn insanlara məhəbbət..
Digər tərəfdən isə,...
Din, məhəbbət və nifrətdən ibarətdir.
Yaxşılara məhəbbət..
Yaxşılıqlara məhəbbət..
Şeytanların zülmünə tuş gələn insanlara məhəbbət..
Digər tərəfdən isə, şeytana kin bəsləmək, pis varlıqlara nifrət etmək...
Seyyid Əli Xamenei - Təvəlla və Təbərra
Ayatollah Khamenei
Vilayat-fagih
More...
Description:
Din, məhəbbət və nifrətdən ibarətdir.
Yaxşılara məhəbbət..
Yaxşılıqlara məhəbbət..
Şeytanların zülmünə tuş gələn insanlara məhəbbət..
Digər tərəfdən isə, şeytana kin bəsləmək, pis varlıqlara nifrət etmək...
Seyyid Əli Xamenei - Təvəlla və Təbərra
Ayatollah Khamenei
Vilayat-fagih
59:17
|
Mokhtarnameh - Avsnitt 34 - Irans modiga män 1 - Farsi sub Swedish
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en...
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
More...
Description:
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
56:35
|
Mokhtarnameh - Avsnitt 35 - Irans modiga män 2 - Farsi sub Swedish
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en...
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
More...
Description:
I Guds den Nåderikes den Barmhärtiges Namn
I Hans Namn som försåg hjärna och hjärta med logik
Mokhtar Thaqafi, även kallad Abu Ishaq, son till Abu Ubayd Thaqafi; hans far ökänd som en av erövrarna av det oövervinneliga persiska riket och han själv beryktad och respekterad utav egen bedrift för sitt mod, medvetenhet och politiska skarpsinne och dessutom högaktad bland så väl araber som iranier som inte sällan var oense sinsemellan.
Lät hjärnans logik få övertaget under Imam Hassans(A) tid och höll sig i utkanterna, bort från den starkt politiskt manipulerade arenan. I efterhand, och efter Imam Hassans(A) martyrskap, fastän läget tett sig som han själv beräknat, insåg han sitt misstag av att inte ha lyssnat till hjärtats logik och försökte återgälda genom att stå Imam Hossein(A) till tjänst; men nu var det inte minst ödet som kom emellan och hade annat i förvar för honom.
Det är en svårfångad mystiskt och svårbegriplig känsla som inte kan hjälpas att kännas rätt över denna personlighet. En känsla som må vara svårt att lägga fingret på och än mer svårtolkad men som desto mer fångar in och lämnar intryck på ett djupare plan.
Hjärnans logik, som är bunden till att begripa först när alla pusselbitar är synligt på plats, har svårt att greppa den sanning som ändå känns av och att enbart försöka begripa det på den nivån till att börja med kommer vara en ansträngning med föga resultat; för att ha en chans att förstå Mokhtar och hans revolution, se med hjärtats logik!
Mokhtarname är en nyproducerad filmserie i vacker tappning, baserad på ett historiskt verklighetstroget, till namnet, känd händelse vars bakgrund och händelseförlopp är mindre känd. Filmserien återger det historiska händelseförloppet baserat på tillförlitliga historieskildringar och för att möjliggöra att en större publik får del av historien, följer varje avsnitt undertextad på svenska.
Håll utkik för kommande avsnitt
0:34
|
Seyyid Əli Xamenei - İxtilaf qılıncı - Azeri
Seyyid Əli Xamenei: \"Bizim İslam düşmənlərinin əlində olan qılınclardan biri də, məzhəb qarşıdurmasıdır. Düşmənin öz məqsədinə çatması üçün işlər görməyin və...
Seyyid Əli Xamenei: \"Bizim İslam düşmənlərinin əlində olan qılınclardan biri də, məzhəb qarşıdurmasıdır. Düşmənin öz məqsədinə çatması üçün işlər görməyin və düşmən qılıncını itiləməyin.\"
More...
Description:
Seyyid Əli Xamenei: \"Bizim İslam düşmənlərinin əlində olan qılınclardan biri də, məzhəb qarşıdurmasıdır. Düşmənin öz məqsədinə çatması üçün işlər görməyin və düşmən qılıncını itiləməyin.\"
4:04
|
Ali Abdol Maleki - Ali Asghar - Farsi Sub Azeri
Ali Abdol Maleki - Ali Asghar
Əli Əsğər, aç gözlərini
Oyan oğlum, mənə gülümsə
Təbəssüm etməni özlədim
Ali Abdol Maleki - Ali Asghar
Əli Əsğər, aç gözlərini
Oyan oğlum, mənə gülümsə
Təbəssüm etməni özlədim
2:55
|
Şehit Dr.Mustafa Çamran - All Languages
Benim bu karanlığı ortadan kaldırmam mümkün olmayabilir.Fakat bu küçücük ışık ile karanlıkla nurun;Hak ile batılın arasındaki farkı gösterebilirim.Ne kadar küçük olsa...
Benim bu karanlığı ortadan kaldırmam mümkün olmayabilir.Fakat bu küçücük ışık ile karanlıkla nurun;Hak ile batılın arasındaki farkı gösterebilirim.Ne kadar küçük olsa da,ışığı arayan kimselerin kalbinde bu ışık büyüyecektir.
More...
Description:
Benim bu karanlığı ortadan kaldırmam mümkün olmayabilir.Fakat bu küçücük ışık ile karanlıkla nurun;Hak ile batılın arasındaki farkı gösterebilirim.Ne kadar küçük olsa da,ışığı arayan kimselerin kalbinde bu ışık büyüyecektir.
1:22
|
15:06
|
Özgürlük Güneşi 2. Bölüm [Turkish]
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük...
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
More...
Description:
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
13:39
|
Özgürlük Güneşi 1. Bölüm [Turkish]
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, \"Özgürlük...
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, \"Özgürlük Güneşi\"nde...
More...
Description:
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, \"Özgürlük Güneşi\"nde...
8:31
|
Özgürlük Güneşi 3. Bölüm [Turkish]
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük...
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
More...
Description:
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
13:44
|
Özgürlük Güneşi 4. Bölüm [Turkish]
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük...
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
More...
Description:
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah savaşçılarının 2000 yılında düzenlediği esir alma operasyonu sonrasında gerçekleştirilen esir takası anlaşması, "Özgürlük Güneşi"nde...
0:57
|
[30 Dec 2012] Bomba yüklü aracla intihar saldırısı - Turkish
Bomba yuklu aracla gerçekleştirilen intihar saldırısı Pakistan ın güneybatısındaki Belucistan eyaletinin Mastung bölgesinde meydana geldi.
Bomba yuklu aracla gerçekleştirilen intihar saldırısı Pakistan ın güneybatısındaki Belucistan eyaletinin Mastung bölgesinde meydana geldi.
8:27
|
6:53
|
5:10
|
Qərib bir qonağam - Farsi Sub Azeri
Hər kim adını söylərsə, səsini titrəmə tutar,
Hər kim Səni ziyarət edərsə, göy üzü ayaqlarına sərilər..
Hər kim adını söylərsə, səsini titrəmə tutar,
Hər kim Səni ziyarət edərsə, göy üzü ayaqlarına sərilər..
3:58
|
Biz öldürərik! (We kill / Mikoshim) - Hamid Zamani - Farsi Sub Azeri
Kim-kimə, kimə nə, kim bunları düşünür ki?
\"BBC\" bizimlə, \"CNN\" bizimlə
Biz bilirik ki, insan haqları yalandır, öldürərik
Amansızca və gülərək...
Kim-kimə, kimə nə, kim bunları düşünür ki?
\"BBC\" bizimlə, \"CNN\" bizimlə
Biz bilirik ki, insan haqları yalandır, öldürərik
Amansızca və gülərək öldürərik
\"Birləşmiş Millətlər Təşkilatı\" nə demək? Öldürərik!
Öldürərik, öldürərik, öldürərik!
More...
Description:
Kim-kimə, kimə nə, kim bunları düşünür ki?
\"BBC\" bizimlə, \"CNN\" bizimlə
Biz bilirik ki, insan haqları yalandır, öldürərik
Amansızca və gülərək öldürərik
\"Birləşmiş Millətlər Təşkilatı\" nə demək? Öldürərik!
Öldürərik, öldürərik, öldürərik!